Uyumlu Yaşam Akademisinin 2. yazısına hoş geldin. İlk yazıda Aristo’dan günümüze Well-being-psikolojik iyi oluşun farklı teorisyenlerce nasıl tanımlandığını anlatmıştım. Özet geçmek gerekirse psikolojik iyi oluş, kimileri için haz odaklı ve pozitif duyguların peşinde bir yaşam adanmışlığı olarak tanımlanırken, günümüz teorisyenlerinin pek çoğu bunun yeterli olmadığını, kişinin potansiyelini gerçekleştirebildiği aktiviteler yaparak ya da güçlü yönlerini kendinden ötesinin hizmeti için kullandığı anlamlı bir yaşam sürerek tatmin olmak olarak tanımlıyorlar.
(https://www.uyumluyasamakademisi.com/well-being/well-being-iyi-bir-hayatin-sirri/)
Ben de sadece haz odaklı bir hayatın uzun vadede yeterli olmadığını düşünüyorum. Hazzın içinde keyif, enerji, iyi hissetme mutlaka var ama o nesne ya da eylemden uzaklaştığınızda etkisi sürmüyor. O yüzden içki, seks, madde, sigara hatta bazen spor beyin kimyamız üzerinde yarattığı etki sayesinde o an iyi geliyor hatta pek çoğumuzu bağımlısı haline getirebiliyor ama bıraktığımız anda acı geri geliyor. Örneğin çok genç yaşta evlenip eşi tarafından aldatılan bir kadın acısını hafifletmek ve yarasını iyileştirmek için bir süre bir limandan ötekine savrulduğu, gezip tozduğu hızlı bir hayat yaşayabilir. Bu haz odaklı hayat ona bir süre çok da iyi gelecektir. Ama bir süre sonra bu hayatın içinde derinlik ve anlam olmayan ilişkilere takılı kalırsa acısı daha da artacak psikolojisi daha da bozulacaktır.
O yüzden psikolojik sağlığı bozulan pek çok kişi bizim gibi psikoterapistlere gelir ve yardım ister. Bazen atlatamadığı bir travma, bazen yoğun kaygı terapiste yolunu düşürür. Psikoterapist o kişi için belki kaybettiği yolunu yeniden bulması, belki de hiç bilmediği o yolu bulabilmesi için bir umuttur. Psikoterapiye gelen kişi terapistiyle güvende hissettiği tutarlı ve onun için orada var olan bir ilişki yakalayabilirse iyi hissetmeye başlar. İlk basamak kişinin güncel problemlerine odaklanmak ve şuandaki duygu durumunu regule etmesine yardımcı olmaktır. Duygu regülasyonu, baş etmekte zorlanılan bir durumla karşılaşıldığında durup içten gelen ilk tepkiyi vermek yerine tepkinin sonuçlarını düşünüp duygu ve bedeni yöneterek en uygun tepkiyi verebilmektir. Ayrıca, farklı durumlara, değişimlere ve değişen beklentilere uyum sağlayabilmektir. Bunun için kişinin kurduğu düşünce-duygu-davranış örüntülerine bakılır ve girdiği kısır döngüleri fark etmesi ve şuandaki problemleriyle daha sağlıklı başa çıkmasına odaklanılır.
Şuandaki problemler ve duygular yatışabildiğinde ancak ondan sonra derinleşmek mümkündür. İşte o noktada kişinin kendini ve hayatını ne kadar kabul ettiğine odaklanılır. Kişinin kendiyle, başkalarıyla ve hayatla kurduğu ilişkilere, çocukluktan getirdiği farkında olmadan aldığı yaşamsal kararlara bakılır. Eleştirel, mükemmeliyetçi bir ebeveynle büyüyen bir çocuğun 0-7 yaş döneminden getirdiği bilinçdışı kararı ‘Yetersizlik’ olabilir. Bütün ömrünü daha fazla çalışarak, başarmak için kendini zorlayarak, bu yüzden hayatındaki pek çok güzelliği harcayarak geçirebilir. Ya da henüz embriyo olarak ana rahmindeyken, bağımlı bir ilişkiyle bağ kurduğu kendi annesini kaybeden annesinin yasını yaşayan, annesinin depresyonu yüzünden 0-1 yaş döneminde en çok ihtiyaç duyduğu güven ve bağı karşılayamayan bir bebek olabilir. Ve bu çocuk, bütün ömrünü başkalarını memnun ederek sevgi almaya çalışan kendi ihtiyaçlarını yok sayan maskeli bir yetişkine dönüşebilir. Psikolojik sağlık için kişi önce çocukluktan getirdiği geçmişe ait ve o dönem için geçerliliği olan ‘Yetersizlik’ ‘Başkalarını Memnun Et’ gibi çocukluk kararlarını fark etmeli ve karşılanmayan ihtiyaçlarıyla temas etmelidir. Bu çocukla tanışmak ya da onu hatırlamak danışanlarımın genellikle canını çok acıtır. Bazen günlerce o çocuğun acısını hisseder, o küçük çocuk için ağlar, üzülür. Ama iyidir hatırlamak her ne kadar canımızı acıtsa da… Çünkü yok saymak o an için iyi gibi gözükse de aslında yara olarak kalır. Ve o yara hiçbir zaman kapanmaz. Her hikayede yeniden tekrar tekrar kanar. Psikoterapi ile kişi o küçük çocuğu görür, duyar, elinden tutar, bastırılmış ifade edemediği duygularını ifade etme özgürlüğü yaşar. Belki de hiç sahip olamadığı ebeveyni olur. Artık yalnız değildir…
Psikolojik sağlık, kişinin kendiyle teması ve içsel gücünün artması ile hayatını kontrol etme ve problemlerini sağlıklı bir şekilde çözebilme becerisinin artmasıdır. İşte bu seviyeye ulaştığımızda kişinin yaşam amacını, potansiyelini gerçekleştirebileceği aktiviteleri ve nasıl daha anlamlı bir yaşam sürebileceğini konuşmaya başlarız.
Uzm. Psk. Manolya Özek Tatış